Başarı deyince, yüzlerce yazı bulabilirsiniz okuyacak, onlarca insan belki dinlenecek, ya da izlenecek hayat hikayeleri vs. vs… Başarının ölçütleri nelerdir diye soracak olursak; bunun da pek çok yanıtı olabilir. Bugüne kadar izledikleriniz, dinledikleriniz ya da okuduklarınız… Tüm bunların geneline baktığımızda belli başlı ögelerle karşılaşırız. Çok çalışmak, çok çalışma eylemini sistemli ve kararlı hale getirmek, azimli olmak, sabırlı olmak, bunlar veya bunlara benzer dahası… Şimdi sizlere tüm bunların birer palavra ya da uydurma, içi boş laflar olduğunu söylemeyeceğim tabii ki. 😀 Bu arada çok çalışmak demişken, Malcolm Gladwell – Outliers. Okumadıysanız, okuyun. Çok çalışmak ne demekmiş öğrenin derim. O meşhur 10.000 saat kuralı da bu kitapta geçiyor işte. Öğrenmekle uygulamak arasında da bir fark vardır ayrıca. (Aklınızın bir köşesinde bulunsun diye söylüyorum.)
Başarıya giden yolda yukarıda saydığım (çok çalışmak, vs…) ve sayamadığım pek çok etkenin veya koşulun var olduğu gerçeğini inkar edebilecek bir düşünceye kimse sahip değildir herhalde. En azından herkes tüm bu koşulların birlikte etkili olduğunda hemfikirdir. Fakat başarı dediğimiz olayı gerçekleştirirken en önemli faktörlerden ikisi de; çevre(arkadaş) ve şans faktörü diye düşünüyorum. Çevre faktörü insanı başarıya götüren yolda inandığım birinci önemli faktör. Çalıştığınız insanların size ne kattığı çok önemli. Etrafınıza baktığınızda çevrenizdekilerin sizden daha akıllı, profesyonel, tecrübeli vs. olduğunu düşünüyorsanız doğru yerdesiniz demektir. Bu sizi her zaman daha ileriye götürür.
Şans faktörü diyorum; fakat bunu işini şansa bırakmak olarak algılamamak lazım. Bugün başarılı olmuş pek çok insanın hayatını dinleyin, sonra sıra “Nasıl başardınız?” sorusuna geldiğinde cümlelerinin birinde büyük ihtimal “şans” geçecektir. Outliers‘ı okuduğunuzda da göreceksiniz bunu. Bugün dev dediklerimizin aslında gerçekten şanslı olduklarını göreceksiniz. Aynı zamanda sahip olunan şansın nasıl değerlendirildiğini de…

